Dünyanın pek çok ülkesinde öğrenciler, 2-3 yabancı dili aynı anda öğrenirken Türkiye’de ilkokuldan üniversiteye kadar devam eden İngilizce derslerine rağmen yabancı dil öğrenebilen öğrenci sayısı çok az. Dil Bilimci Seda Yekeler, bu noktada eğitim sisteminin kökten değişiminin şart olduğunu ve yaratıcı öğretmenlerin yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
‘Motivasyon ve bilinç verilmiyor’
Çocukların yabancı dil edinebilmesi için eğitim sisteminde büyük değişiklikler yapılması gerektiğini belirten Dil Bilimci Seda Yekeler, “Türkiye’de öğrenciler neden yabancı dil öğrenemiyor sorusuna ‘Çünkü çok grammar (dilbilgisi) ağırlıklı eğitim veriyoruz’ şeklinde klasik bir cevap vermek istemiyorum. Son 50 yılda her zaman bu klasik yanıt ve maalesef sıfır çözüm karşımıza çıktı hep” dedi.
Türkiye’de öğrencilerin yabancı dil edinememesini tek bir faktöre bağlamanın doğru olmayacağını aktaran Yekeler “Bunda yabancı dil edindiricilerinin niteliği, müfredatın içeriği, öğrencilerimizin okullarında yabancı dile maruz kalıp, bu ortamı yaşayacak yerlerinin olmaması ve her şeyden önemlisi de yabancı dil eğitimine başlarken öğrenciye bu konuda doğru motivasyonun ve bilincin verilememesinin büyük payı var” diye konuştu.
‘Sistem eksikliği var’
Türkiye’de genel olarak yabancı dil edinimi konusunda belirlenememiş bir sistem eksikliğinin olduğuna dikkat çeken Yekeler, “Neredeyse her okul farklı sistemler uygulamaya çalışıyor, bazı okullarda zorunlu ikinci yabancı diller var, ancak öğrenci bu dilleri ya sevmiyor ya da sevse dahi yeterli gelmediği için konuşamıyor. Bunun yanı sıra öğrencilere yabancı dilin bir dersten ziyade ‘edinilecek bir unsur’ olduğu bilincinin verilmesi gerekliliği. Bunun için yabancı dile maruz kalacak ortamlarının ve saatlerinin arttırılması önemli. Türkiye’nin tek yabancı dil vakfı Seda Yekeler Eğitim Vakfı (SEYEV) olarak fırsat eşitliğine ulaşamamış okullarda bu ortamları hazırlıyoruz ve son 10 yılda 10 binden fazla öğrenci dil bursumuz ile dil edindi” ifadelerini kullandı.
Öğretmene büyük görev düşüyor
Yabancı dilde öğretmene büyük görev düştüğünü kaydeden Yekeler, “İyi bir öğretmeni mükemmel hale ne getirir diye düşündüm durdum yıllarca. SEYEV ile okullar gezdim, öğretmenlerle, idarecilerle konuştum, derslere girdim, gözlemledim. Her gittiğim okulda, çocuklara ‘Sizce en iyi öğretmen nasıldır?’ diye sordum ve cevaplarını defterime tarihleriyle not ettim. Bugüne kadar gezdiğim 45 okuldan 376 cevap yazmışım” dedi.
Yekeler, iyi bir öğretmenin yaratıcı olması gerektiğini aktararak şunları söyledi: “Bu noktada yaratıcı öğretmenlik denen önemli konuya geliyoruz. Yaratıcı öğretmenler çocukların neler yapabileceğine ya da neler yapamayacaklarına dair varsayımlarda bulunmazlar, beklerler, izlerler ve sıkıştıklarında onları duyarlar. Öğretmenler genelde öğrencileri duyar ama dinlemezler, yaratıcı öğretmen ise öğrenciyi dinler. Hepimiz yaratıcılığın inovasyonu tetiklediğini, yeni şeyler düşünmeyi sağladığını, yaşamımızı zenginleştirdiğini ve bizi birbirimize bağladığını biliyoruz. Yaratıcılık böylesine önemli bir özellikken okullar ve eğitimciler yıllardır ‘nasıl daha yaratıcı olunur’ konusunda zorluk çekiyorlar çünkü yaratıcılık bireysel özelliklere göre değiştiğinden her bireyde, kendisini farklı şekillerde gösteriyor. Bu da kitle eğitimlerin yapıldığı okullarda yaratıcı öğrencileri bulup çıkarmayı ve onları yaratıcı özelliklerine göre eğitmeyi zorlaştırıyor.”
Her çocuk yaratıcı olsa da eğitim sistemlerinin yaratıcılığı öldürdüğünü dile getiren Yekeler, “Maalesef henüz buna tam bir çözüm bulunamadı ancak yaratıcı sınıflar oluşturabilmek için yaratıcı öğretmenler yetiştirmeye başladığımızda çözüm yoluna girmiş olacağız. Yaratıcı öğretmen kavramını sadece yaratıcı ders planları hazırlayan öğretmenlerle karıştırmamak gerekir. Gerçek yaratıcı öğretmen, öğrencilerin yaratıcı çalışmalarını geliştirecek ve destekleyecek olan bir alt yapıyı inşa edecek öğretmendir” ifadelerini kullandı.